Bazen büyük görür insan kendini, ne acizliktir! Bazen aciz görür, ne büyük bir görüş! Bazen, 'bazen' değil, 'her zaman' demek gerek. Ama bilmek gerek, ne zaman?Her 'bazen'in bir zamanı vardır..
Vahdet Nafiz Aksu
Bazen büyük görür insan kendini, ne acizliktir! Bazen aciz görür, ne büyük bir görüş! Bazen, 'bazen' değil, 'her zaman' demek gerek. Ama bilmek gerek, ne zaman?Her 'bazen'in bir zamanı vardır..
Vahdet Nafiz Aksu
Eğer yüreğinizde bir bulantı, kafanızda bir kuşku hissediyorsanız, varlığınızda bir rahatsızlık, çevrenizde bir huzursuzluk varsa kader sizi seçmeye çağırıyor demektir.Ya size uzatılan ipe sımsıkı sarılıp kurtulacak ya da boynunuzda bükülü bir iple ateş vadisinde dolaşmaya razı olacaksınız..
Rasim Özdenören
Dinle neyden duy neler söyler sana Sızlanır hep ayrılıklardan yana Kestiler sazlık içinden der beni Dinler ağlar hem kadın hem er beni...
DİNLE ...
Dinle Çünkü; dinlemek, dokunmaktan, tatmaktan, koklamaktan hatta görmekten daha önemli ve daha önceliklidir. Dinle neyden duy neler söyler sana Sızlanır hep ayrılıklardan yana Kestiler sazlık içinden der beni Dinler ağlar hem kadın hem er beni DİNLE Çünkü; dinlemek, dokunmaktan, tatmaktan, koklamaktan hatta görmektendaha önemli ve daha önceliklidir. Beş duyun ile elde ettiğin bilgilerin hepsinin doğruluğundan emin olamazsın. Algıladıklarını bilgi düzeyine yükseltebilmen için ayrıca çaba harcamak zorundasın. Bu çabanın en azı ve en verimlisi dinleyerek algıladıkların için olacaktır. Göz’ün kapağı vardır, kapanabilir; görevini yapabilmek için ışığa muhtaçtır. Ayrıca hem yön’le hem de açıyla sınırlıdır. Gözün algılayabileceği varlıklar da sınırlıdır. Sadece somut varlıkları, o da gerekli şartlar mevcutsa görebilirsin. Işık yoksa, karanlıktaysan göremezsin. Ama duyabileceklerinde böyle sınırlar yoktur. Somut varlıklardan soyut varlıklara, bu âlemden, ledûnne, ahirete, melekûta, ilhama, işraka, hisse ve akla dair her türlü hadisenin, vakıanın, mefhum ve mânâ’nın bilgisine, bütün bunların ve en önemlisi ‘kendi’nin gerçeğine ancak dinleyerek ulaşabilirsin. Kur’an-ı Kerim’in ayetleri dinleyenleri muhatab almıştır. Vahye mazhar olanların hepsi “dinleme” hassasına sahip olanlardandır. Duymak, işitmek yetmez; dinle. Öyle dinle ki, ses ve söz önce bilgi’ye sonra hikmet’e dönüşsün. Koyun kaval dinler gibi değil, ağaç topraktan, yaprak yağmurdan suyu çeker gibi dinle. Kulağın kapağı yok, açman gerekmez; aklını aç, kalbini aç, insafını aç ki dinlemiş olasın…(alıntı)
"Semâ, sevgiliye olan naz ve niyazdır. Sevgilide fani olma gayetidir. Pervanenin ateşe uçmak için sıçramasıdır. Mevlana
Ey Resul, Bir gece uyurken.. Açlıktan uyuyamadığın geldi aklıma Ben de uyuyamadım..Ağladım... Sonra birden sabah ezanı çınladı kulaklarımda.. Ne de zor geldi yataktan kalkmak Buz gibi suyla abdest alıp namaza durmak. Bir kılsaydım.. Bir kılsaydım da yatsaydım artık.. Namazımı alelacele eda ederken Açlıktan oturarak namaz kılışın geldi aklıma Halime yandım..Ağladım.. Tesbih çekmek zor geldi. Nefis denen şeytan duayı bile çok gördü bana.. Ama.... 'Kardeşlerime selam oLsun' diyen yüreğin düştü aklıma .. Dualarına bizi de katışın düştü.. Eydim kafamı.. Utandım..Ağladım.. 'Ümmetim' diye seslenişin geldi kulağıma, 'Layık değilim' dedim. Bir düğüm düştü boğazıma.. Sustum..Ağladıma.. Sonra unutayım dedim herşeyi.. Olmadı.. Hele bir çocuğun ağzından duyunca; LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDEN RESULALLAH dayanamadım...ağladım
Muhammed (sav) denince Dilim lâl olur sanki ... Yüreğim yerinden oynar, Canlanıverir gözümde... Sadece iki damla yaş sevdama tercüman olur SUSARIM...