16 Nisan 2010 Cuma

“Sükût-u lisan, selamet-i insan!”


Kalbin secde ediyor mu?

Kalbin secdesi, âzaların secdesi gibi değildir.

İnsanın âzaları, yüzü ve elleri secdeye gider. Burası açık.

Fakat âzalar secdeye gittiği gibi secdeden gelir de.

Yani insan ne kadar secdeye kapanıyorsa, o kadar da secdeden kalkar.

Kalkmayacak olduğunu bilen kaç kişi secdeye gider?

Azalar kalkabildikleri sürece secdeye kapanırlar.

Kalp ise kalkmamak için ve kalkmamak niyetiyle secde eder.

Bir kere secdeye kapanmaya görsün,

bir daha kalkmaz, kalkmayı istemez, beceremez de zaten.

Ey talib, asıl marifet kalbin secdesidir;

âzaların secdesinden maksad da kalbi secdeye davettir.

Sen bak bakalım, kalbin hiç secde ediyor mu?

Nedir secde? diye soruyorsun.

Bir kere daha söyleyeyim: Secde hiç olmaktır, hiçleşmektir.

Hiçleşmek ise, aslâ bir daha kalkamayacağın

bir biçimde yüz sürmektir toprağa!

Sen bu secdenin izini, alınlarda değil, kalplerde ara!

Eğer bir kalpte bu türden bir secdenin izini buluyorsan, hiç tereddüt etme,

yüz süreceğin

toprağı bulmuşsun demektir.

O hâldeyken bırak kalbin o kalbe secde etsin!

DÜCCANE CÜNDİOĞLU



Yaralı, dillerde hep yâr!

Mahcup, mücirim, göğe açılır kollar

Gökten yağmur yağmur pişmanlık yağar..

Amin der melekler tevbelerine...



Gönlü secdede olana kâinatın hangi köşesi gurbet, zamanın hangi karesi karanlık,

mekânın hangi kesiti kesret? Kâbe çok mu kalabalık, secdeden başka kim var orada;

ne eş, ne dost, ne keder, ne kesret, ne yalnızlık…

Copyright ©2009 KARDELEN™

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder