4 Nisan 2011 Pazartesi

Kulağın kapağı yok, açman gerekmez; aklını aç, kalbini aç, insafını aç ki dinlemiş olasın ...

Dinle neyden duy neler söyler sana Sızlanır hep ayrılıklardan yana Kestiler sazlık içinden der beni Dinler ağlar hem kadın hem er beni...



DİNLE ...


Dinle Çünkü; dinlemek, dokunmaktan, tatmaktan, koklamaktan hatta görmekten daha önemli ve daha önceliklidir. Dinle neyden duy neler söyler sana Sızlanır hep ayrılıklardan yana Kestiler sazlık içinden der beni Dinler ağlar hem kadın hem er beni DİNLE Çünkü; dinlemek, dokunmaktan, tatmaktan, koklamaktan hatta görmektendaha önemli ve daha önceliklidir. Beş duyun ile elde ettiğin bilgilerin hepsinin doğruluğundan emin olamazsın. Algıladıklarını bilgi düzeyine yükseltebilmen için ayrıca çaba harcamak zorundasın. Bu çabanın en azı ve en verimlisi dinleyerek algıladıkların için olacaktır. Göz’ün kapağı vardır, kapanabilir; görevini yapabilmek için ışığa muhtaçtır. Ayrıca hem yön’le hem de açıyla sınırlıdır. Gözün algılayabileceği varlıklar da sınırlıdır. Sadece somut varlıkları, o da gerekli şartlar mevcutsa görebilirsin. Işık yoksa, karanlıktaysan göremezsin. Ama duyabileceklerinde böyle sınırlar yoktur. Somut varlıklardan soyut varlıklara, bu âlemden, ledûnne, ahirete, melekûta, ilhama, işraka, hisse ve akla dair her türlü hadisenin, vakıanın, mefhum ve mânâ’nın bilgisine, bütün bunların ve en önemlisi ‘kendi’nin gerçeğine ancak dinleyerek ulaşabilirsin. Kur’an-ı Kerim’in ayetleri dinleyenleri muhatab almıştır. Vahye mazhar olanların hepsi “dinleme” hassasına sahip olanlardandır. Duymak, işitmek yetmez; dinle. Öyle dinle ki, ses ve söz önce bilgi’ye sonra hikmet’e dönüşsün. Koyun kaval dinler gibi değil, ağaç topraktan, yaprak yağmurdan suyu çeker gibi dinle. Kulağın kapağı yok, açman gerekmez; aklını aç, kalbini aç, insafını aç ki dinlemiş olasın…(alıntı)


Kardelen ...HAYAT... Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir. Kendin için neler hissettiğindir. Güven, mutluluk, şefkattir. İnsanlara iyilik yapmaktır. Ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır.......


"Semâ, sevgiliye olan naz ve niyazdır. Sevgilide fani olma gayetidir. Pervanenin ateşe uçmak için sıçramasıdır. Mevlana



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder