Sarayını, çardağını göklere kadar yüceltmeye ne hacet var?”
Hafız-ı Şirazî
Ölümle aramız iyi değil ama kardeşiyle iyi anlaşıyoruz. Bizi seviyor o.
Eli hep omzumuzda. Evde televizyon izliyoruz geceleri. Sabahları beraber gidiyoruz işe.
Okulda yanımızda oturuyor, aynı sırada.
Gemiyi yanaştırırken, çımacımız, ameliyata girdiğimizde hemşiremiz, araba kullanırken muavinimiz.
Tatile beraber çıkıyoruz. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyor.
Ayrılıp gitse bile bir süre yanımızdan, eli hediyelerle dolu dönüyor tekrar.
Ah o rengârenk ambalajlara sarılı kutular! Ah kardeşi ölümün; gecelerimizi kaleydoskoplara çeviren sihirbaz!
Yoruldukça sokuluyor yanımıza ağır ağır, dostane tebessümü narkoz, tam indireceğiz maskesini cerrahımızın,
ışıl ışıl gözlerini mahmur gözlerimize saplıyor. Seviyoruz katilimizi. Çünkü her sabah elimizden tutup kaldırıyor mezarımızdan. Güneşi altın bir madalya gibi takıyor boynumuza. "Bir gün daha yaşadınız!" diye çığlık atıyor.
"İşte döndünüz hayata!"
Ölümle aramız iyi değil ama kardeşiyle iyi anlaşıyoruz. Bizi seviyor o. Eli hep omzumuzda.
Bir gün göremesek onu, başımıza ağrılar giriyor. İki gün göremesek kan çekiliyor damarlarımızdan.
Üç gün göremesek dayanıyor kapımıza, gülüşünü şakağımıza dayayıp boş senetleri imzalatıyor.
Rakamları o seçecek, Marlon'u kıskandıran "Baba". Artık onun emrinde çalışıyoruz.
Deniziz, dalgalarımızı bir bir esir alıyor. Rüzgârız, yelkenlerimizi tek tek yırtıyor. Ateşiz, kıvılcımlarımızı çil çil satıyor böceklere. Taciriz, kervanı şehrin girişinde karşılıyor hep. El koyuyor bütün mallarımıza. Yalnız o indiriyor pazara kumaşı.
Tek gözü görmüyor. Heybelerin bir gözü onun. Herkesin kârına ortak. Yine de kızamıyoruz ona.
Kızmak da ne, yarısını bağışlıyoruz hayatımızın. Çatırtıyla ayrılıyor ikiye karpuz. Suları çenemizden damlıyor hayatın.
Ölümle aramız iyi değil ama kardeşiyle iyi anlaşıyoruz. Bizi seviyor o. Eli hep omzumuzda.
Bakın nasıl yürüyoruz gözlerimiz kapalı. Nasıl uzatıyoruz ellerimizi boşluğa.
Kayıp eşyamızı arıyoruz her gece yatağımızdan kalkıp. Som altından çiviler çakıyoruz namımıza.
"Somnambülizm" diyorlar işimize ne tuhaf, gözleri kapalı hüküm verenler. Hem birbirimizden ne farkımız var!
Milyarlarca uyurgezer, yaşıyoruz kardeşçe. Birden uyandırmak kimin haddine!
Hadi hep beraber uzatıp ellerimizi, kütüphanelere doğru yola çıkalım. Bütün gece yol alalım, sabah ezanına kadar.
"es- Salâtu Hayrun min en- Nevm!" Müezzin gözkapaklarını tıklatsın.
Hey kimse yok mu! İki kontrol kalemi gibi dokunsun kollarımız kalın ciltlere.
Yanan kızıl ışıkları varsın olmasın gören. Kızıl ötesi dürbünümüzle vurup satırları bir bir.
Avlarımızı paylaşalım. Dök çantanı o halde yere.
Çevir sayfalarını sözlüğün. "U" harfine gelene kadar uyuma!
Ölümle aramız iyi değil ama kardeşiyle iyi anlaşıyoruz. Bizi seviyor o. Eli hep omzumuzda.
Adı uyku. Bakalım ne yazıyor sözlüğümüz hakkında:
"Dış dünyadan ve vücuttan gelen uyarıları tamamen veya kısmen etkisiz hale getirip ruhun hakkını bedene iade eden sevimli eşkıya", " Kralla soytarıyı aynı direğe bağlayan şerif", " Varlığını da yokluğunu da en şiddetli şekilde hissettiren efsanevi kahraman", " Allah'ın mazlumdan da zalimden de esirgemediği hayat iksiri", " Çeçe sineklerinin yaptığı zehirli bal"...
Sözlük de sözlükmüş ha! Seviyor mu sevmiyor mu belli değil. Övüyor mu övmüyor mu?
Eski Çin'de suçlular mahkum edilmiyor mu uykusuzluğa!
Antik Roma'nın Makedonyalı kralı Perseus uykusuzlukla öldürülmüyor mu!
Demek ki uykuya ihtiyacımız var! Uyku bir sis gibi çökmüyor mu caddelere!
Çeçe sinekleri kara bulutlar gibi dönmüyor mu aklımızın üstünde! "Nevm"in başında "nun" var.
O büyük balık açmış karanlık ağzını sonsuza.
Atmak için gözlerimizin kapanmasını beklemiyor mu, hiçbir kervanın yanından geçmediği o derin kuyusuna.
Demek uyanmaya ihtiyacımız var!
Ölümle aramız iyi değil ama kardeşiyle iyi anlaşıyoruz. Bizi seviyor o. Eli hep omzumuzda.
" Uyku ölümün kardeşidir!" diyor Abdulkadir Geylâni, "Allah alır o canları öldükleri zaman, ölmeyenleri de uyuduklarında..."(Zümer,42) âyetinden çalıp elması. Üşüyoruz. Uyku aczin örtüsü dünyada.
Ancak kudret eliyle sıyrılabiliyor örtü. Bütün gücümüzle haykırıyoruz: Eksikliklerden uzak olan Yüce Allah uyumaz.
Melekleri de uyumaz O'nun. Cennetlikler de uyumayacaklar.
"İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar," diyor Hz. Peygamber.
Ne hazin macerası insanın. Uyanabilmesi için ölmesi lazım!
Fakat ölüyor her gece, diriliyor her sabah. En güzel uykuyu geçiyor uyanışın atı.
Uyumanın en güzel tarafı uyanmak. Kıyamet koptu!
Ah insan!
Hâlâ kıyamet alâmetleri arıyor kitaplarda.
A. URAL
" Zanlarını, yargılarını, önyargılarını ve dahi bütün genellemelerini koy bir çuvala ve hepten terk et.
Gıybet etme sakın, bil ki dedikodu denilen şey mıknatıs gibikötü enerji çeker.
Kimsenin aleyhine konuşma, uzaktan atıp tutma, insanları kem dille yargılama, bil ki yanılırsın.
Birini ne kadar çok aşağılar yahut dışlarsan, onun durumuna düşme ihtimalin o kadar artar.
Kainatın matemetiğidir. Bir koyar, bir alır insan. Bilmeden kendi hesabını dürer" diyor DOST...
"Hiçbirkonuda emin olma."
Kendini ayrıcalıklı sayma.
Konumuna ya da mevkine, ismine veya şöhretine güvenme. Şu hayatta tüm zahiri kisveler sabun köpüğünden ibarettir.
Nazlı nazlı yükselir köpük, derken pat diye sönüverir.
Herzaman başkalarından öğrenmeye açık ol. En iyi bildiğin konularda bile köşeli düşünme, büyük konuşma.
Cümlenin sonuna nokta değil, ünlem değil, virgül yahut üç nokta koy.
Açık bir kapı bırak daima. Ne kadar bilsen de hiçbir zaman yeterince bilemeyeceğini unutma.Tevazudan şaşma.
Ancak ozaman kurtulabilirsin bilginin cehaletinden. " diyor DOST...
Şems-i Tebrizi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder