26 Aralık 2010 Pazar

Bir Nefeslik Mola Ver! Yavaşla...



Yetim kalmış bir günün ahirinde ruhun aleminde
zamanın ve mekanın sözü olmazmış ;
yüreğin ruh alemini özlediği yerde de zaman, bereketten çalarmış;
mekan aşktan gün geçermiş hızlıca; yüreğin özlemi artarmış.
mekan şahit olduğu aşk ın sırrından vermezmiş artık yüreğe ...



Evlatlarınızı devriniz için değil, onların devirleri için yetiştiriniz.

(Hz. Ali)




Sâre’nin sessiz çığlığı....

DİLİ İLE söyleyemediğini işaret diliyle anlatan on yaşında küçük bir kız çocuğu; adı Sâre.
Sâre... Barışın rüyasını görür her gece, telefon direklerinden duyulmayan umudun türküsünü duyar,
hüzün selinde boğulur küçük yüreği. Güçlü ve derinden sözleri vardır.
Beden dili ile söyler acısını, konuşamaz süslü cümleler de kuramaz,
anlamaz bizim dilimizi,
aynı gözlerle bakamaz hayata, aynı tatları alamaz, gülmeyi hiç bilmez,
kıştadır mevsimi, ısınamaz bizler gibi, üşür ruhu ve küçük bedeni. Filistinli çocuğun parmakları arasındaki taşların umut türkülerini, umudun tükendiği anda visale koşan atlıların nal seslerini konuşur beden dili.
Kalbi bizim duygularımızı tanımaz,
hasrettir özledikleri, bilmez umutsuzluğu. Kutsal anaların söylediği umut türkülerin ninnileriyle büyür bu şehirde çocuklar,
emeklemeden büyümek kaderidir Filistinli çocukların.
Çok şey anlatır Sâre’nin sessiz çığlığı…
O Filistin çocuğudur… Anlatır; barış istiyorum Filistin’e ve dünyaya. Büyümek istiyorum. Küçük yaşta ölmek istemiyorum. Kan rengi görmek istemiyorum. Her çocuk gibi bebeklerle oynamak istiyorum.
Annemi-babamı istiyorum. Okumak istiyorum. Oynamak istiyorum. Ben Filistin de çocuk olmak istiyorum.
Yoksa! Çok şey mi istiyorum?
Ekranlardan yükselen sessiz çığlığını, duymasını düşlediği medeniyet insanlarına haykırır.
Ellerinin her bir hareketi, medeniyet insanın kalbine atılan bir taştır.
Kalbinize dokunamaz parçalanmış cesetler, sizler sıcak yatağınızda uyuyun
ve hatta yeni yılı kutlayın,
renkli havai fişekleriniz bastırsın vicdan sesinizi,
beraber oturulan sofraların tadını bilmedi ruhum.
Sayılmayacak kadar zengin sofralarda oturulan aile manzarasın hiç çekmemiştir Sâre’nin kalp fotoğrafı.
Medeniyet insanları duyar mı, görür mü benim görebildiklerimi?
Oyun oynarken kulaklarınıza hiç top sesleri değdi mi?
Bebek ile oynayacak yaşlarda oynadınız mı boş mermi kovanlarıyla?
Baharın kokusunu göremeden büyüdünüz mü?
Göremez benim gördüklerimi gözleriniz, yoksa kurur muydu göz pınarlarınız,
birazdan unutmak üzere soğuk bakabilir miydiniz ekranlara?
Çok şey anlatır Sâre’nin sessiz çığlığı…
O Filistin çocuğudur…
Yüreğiniz açıksa cesurca ölüşlerine ağlayacaksınız. Gazze’de kan; şehrimin rengi, kırmızıdır görebildiğim tek renk.
Çiçeklerden bihaberdir gözleri, sadece anaların solan çiçeklerini görmüştür gözleri.
Denizin ve kırların manzaralarını seyredemez, şehre sıkılmış mermilerin manzaralarını görmüştür
küçük bedeni ve tankların arasında dolaşır gözleri.
Cennet bakışlara doğrultulmuş silah manzarasıdır tek şahit olduğu.
Oyuncakları yoktur, sapandır ellerine ilk aldıkları. Dünyadaki sayısız diller anlatamaz elleriyle anlattıklarını.
Dilsiz Sâre kadar konuşamaz milyar sayısınca insanlar.
Kıyımın saatleri zamandan kopmuştur artık.
Filistin’de doğmak mecburen ölmektir.
Duvar dibindeki Muhammed’in çaresiz gözlerini ve babasının ölüme uzanan ellerini anlatır beden dili.
Hayallerin ihanetini anlatır. Yaşamadan ölürler burada doğan çocuklar, ölmekteyiz der ağır ağır.
Ölüm kokan şehirdir yaşadığı yer, en çok ölümdür gördüğü, ölümün şehridir sadece elinde kalan.
Ellerinin her hareketi sönmüş akıllara, kurumuş kalplere bir taş daha atar, oysa gözler uykuda kulaklar sağırdır.
Şimdi ise insanlık; Filistin çocuk mezarlığında gömülüdür.
Ağaçların konuştuğunu bilir miydiniz? Şayet okuyamazsanız zeytin gözlerimizi;
bahçelerimizdeki zeytin dalına bakın, bizden size çok şey anlatırlar.
Medeniyet insanlarıyız! Ne acının türküsünü duyar kulaklarımız, ne de zulmü konuşur dillerimiz, dillerimize rağmen dilsiz insan yığınları yaşar adına dünya denen bu gezegende.
Çok şey anlatır Sâre’nin sessiz çığlığı.
O Filistin çocuğudur.
Zulme rağmen, cennet kokan baharı özler Filistin çocukları.
Bitmeyecek umudu konuşur bedeni dili. Dilinde duadır barış.
Gözbebeğinde okunan resim, umudun büyüyen resmidir…
Sapan tutan çocukların ellerinde umut bağlıdır.
Umuttur, hep umut...
Sinay Avşar


Damlayayım selinde,adın dilimde , Askın kalbimde Rahmansın Allah (c.c.)...


Zamanın insanlarının dostluğu çarşı yemeği gibi, rengi ve görünüşü güzel,
fakat tadında iş yok.
(Malik bin Dinâr)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder