24 Şubat 2011 Perşembe
Gece Hayatı Olmalı İnsanın...
Gece Hayatı Olmalı İnsanın...
Senin mutlaka gece hayatın olmalıdır.
Peygamberani deyişle, bir süt sağımı kadar da olsa gece uyanık olup,
Allah -u Tealanın huzurunda bulunmalısın.
Diğer insanlardan farklı olarak, uykunu bölüp huzura varmalısın.
yatağa boylu boyuna uzanan birisinin gündüze vereceği bir şeyi yoktur.
Gece senin feyizle dolduğun, gündüz ise bu feyzi başkalarına aktardığın vakittir.
Dol ki, boşaltacağın bir şeyin olsun.
ve mekandır gece. Görmüyor musun? Bin aydan daha hayırlı olan vakit, gündüz değil gecedir.
Resulullah (sav)ın şu yalan dünyadaki en yüce ve mutlu anı olan Mirac, gece vuku bulmadı mı?
Gece samimiyettir, gece sıpsıcaktır. Gecenin, yani yalnızlığın riyası yoktur.
Herkes uyurken kalk, bir abdest al soğuk suyla, Rabbinin huzuruna var, boynunu bük…
Ona bir şeyler mırıldan, isteklerini sırala…
gecenin nasıl iletken olduğunu göreceksin.
Radyo dalgaları bile gece daha iyi çeker.
senin geceyi baştan sona uykuyla geçirmen ne büyük gaflet,
(alıntı)
Nefsini tanıyan Rabbini bulur...
Dünyâ lezzetleri nefsin arzûlarıdır.
Bu arzûlar bitmez ve tükenmez.
Nefis, dünyâ zevklerine, lezzetlerine düşkün olduğu için,
bunların iyi, kötü, faydalı, zararlı olduklarını düşünmez.
Arzûları, İslâmiyyetin emirlerine uygun olmaz. İslâmiyyetin yasak ettiği şeyleri yapmak,
nefsi kuvvetlendirir ve dahâ beterini yaptırmak ister.
hep tembellik etmek, şehvetlerine kavuşmak ister.
Allahü teâlâ, bizlere, nefislerimizi, bu huyundan vazgeçirmeyi,
yanlış yoldan, doğru yola çevirmeyi emir buyuruyor.
ve bazan söz ile, bazan da iş ile, idâre etmemiz lâzımdır.
ve buna kavuşmakta iken rastlayacağı güçlüklere sabreder.
Gafletten uyandırılır, saâdetinin nelerde olduğu gösterilirse, kabûl eder.
Bunun içindir ki, Allahü teâlâ, Zâriyât sûresinde, meâlen; (Onlara nasîhat et!
Nasîhat, mü’minlere elbette fayda verir) buyurdu.
O hâlde önce kendi nefsine nasîhat et ve onu azarla!
Hattâ, onu azarlamaktan hiç geri kalma!
Ona de ki:
Senin hâlin, şu kâtile benzer ki, polislerin, kendisini aradıklarını ve yakalayınca,
idâm edeceklerini bildiği hâlde, zamânını eğlence ile geçiriyor.
Bundan dahâ ahmak kimse olur mu?
Ecelinin, bugün gelmeyeceği ne malûm? Bugün gelmezse, bir gün elbette gelecek.
Çünkü ölüm kimseye vakit tayîn etmemiş ve gece veyâ gündüz, çabuk veyâ geç,
yazın veyâ kışın gelirim dememiştir. Herkese ânsızın gelir ve hiç ummadığı zamânda gelir.
O hâlde, Allahü teâlânın sana kızmayacağından nasıl emîn oluyorsun!
Eğer Onun azâbını hafîf görüyorsan, parmağını aleve tut!
Yok eğer, dünyâda yaptıklarına cezâ vermeyecek sanıyorsan,
Kur’ân-ı kerîme ve 124 binden ziyâde Peygambere inanmamış oluyorsun.
(Günâh işleyen, cezâsını çekecektir) buyuruyor.
dünyâda, yüz binlerce kişiye niçin zahmet, açlık ve hastalık çektiriyor
ve tarlasını ekmeyenlere mahsûlünü vermiyor!
pişmân olup kalırsın. Yarın tövbe etmeyi, bugün etmekten kolay sanıyorsan, aldanıyorsun.
Çünkü tövbe, geciktikçe zorlaşır ve ölüm yaklaşınca,
hayvana yokuş önünde yem vermeye benzer ki, faydası olmaz.
ve kendini onlara kaptırmışsın! Cennete ve Cehenneme inanmıyorsan, bari ölümü inkâr etme!
Bu ni’met ve lezzetlerin hepsini senden alacaklar ve bunların ayrılık ateşi ile yanacaksın!
Bunları istediğin kadar sev, istediğin kadar sıkı sarıl ki,
ayrılık ateşi, sevgin kadar çok olur.
onlar da toprak olacaksınız! İsimleriniz unutulacak, hâtırlardan silinecek.
Bunlar ile ve bunlar gibi sözlerle, herkes nefsini azarlıyarak,
kendi hakkını ödemeli ve nasîhate, önce kendinden başlamalıdır!..”
Dünyâyı anlayan, ondan sakınır ve ondan sakınan, nefsini tanır.
Nefsini tanıyan da, Rabbini bulur.
Mevlâsına hizmet edene ise, dünyâ hizmetçi olur...
(alıntı)
Senin rahmetin öyle bir deryadır ki
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder