24 Şubat 2011 Perşembe

Meryem Gibi Adanmak...



Meryem Gibi Adanmak...



Abı hayatla kuşanıp, vecd sürmeleri ile boyanan bir adanmışlığın dilekçesidir bu.

Kuru bir yürek mahzeninde olan adanmışlığın iksiri;

manevi temrinlerimizin temelindeki benlik libâsından,

özümüze dönme gayretinden ibaret sanki…

Ăzâd ettiklerimizin bir sürgün vuruşudur yada…

yada görebildiğimiz ufuklarda ve nefislerimizdeki örselediklerimiz midir acaba?..
Sözün ihâta edemediği bir yerde konaklayan ruhumla,

en emanet mekanda bile seyriyen ellerimle

ve med-cezirlerle dolu hâlimle sonsuzluğun sahibine ulaşmak;

O na adanmak istiyorum.

Yüreğim parke parke taşlarla özdeşse de günün ilk ılık rüzgarı ile savrulmak istiyorum o aşk sığınağına…
Meryem gibi yola koyulurum…
Razı olmuş, razı olunmuş merziyye kul olabilmek için…

Ne gam ne dert; Gül-i tevhîdi mühürlemişsem dudağıma,

toprak olmaya adamışsam kendimi ve hamd ile kıyamdaysam (!..)

Ya Rab; beni de Meryem gibi eyle,

beni de Meryem gibi mukarreb eyle hâline…

diye başımı iki elim arasına alıp sunuyorsam,

sorgulyorsam hiçliğimi;

gafletli gözlerimin önündeki perdeler aralanıyor mu dersin?...
Şairin zihnimize kazıdığı mısralar gelir aklıma:

ʺ Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük ʺ…

Emanet ağır; yolcular horlanacak ta, yetimde kalacak…

Lakin dava mukaddes; kalü belâdan demlenipte bize sunulmuş,

insanın tutsak olduğu esaretinden kurtulmak için inmiş;

diriliş muştusuna, adayış öyküsüne dahil olmak için…
Rasulullah gibi yılmadan, yıkılmadan bu misyonu çağlara taşımalı,

Eyyub gibi sabretmeli ve Musa gibi yüklenmeli bu sevdayı…

Geçici dünya istikbalinden sıyrılıp, sıkıştırıldığımız cenderelerden kurtulup,

O kapıya adanmalı…Tıpkı Meryem gibi…
Cümle kilitlerin açıldığı bir kapıdır;

Aşka aşık olanların, manadan manayı bulanların kapısı…

dilimin mahyasından dökülen her harf bu dilekçemin bir virgülü sanki…

Mana bulsun diye eklesem de harfleri üst üste,

fısıldayan bir kelime anlatır aslında her şeyi…

Bir çoşkuya bürünür yüreğim; kıpır kıpır…
Lâl olur lehçem, sükut makamında O nu anlatır her şey…

En emin, en güvenilir bir limana demirlenir ruhum…

ve yüreğimin kıyılarına bir Kelâmullah dokunur…
De ki: ʺ Şüphesiz benim namazım, kurbanım,

hayatım ve ölümüm hepsi Alemlerin Rabbi Allah içindir.ʺ

(En’am 6 / 162 )

Kul; ya kulluğunu bilip kendini Allah’a adayacak,

yada aldanışlarının kurbanı olacak...

yani ya adanmak, yada aldatıcılara adanmak…


Şule Çadır



Bana yakın nefes gibi, Ve fakat ulaşılmaz sen..!
Güneşi kovaladım durdum sürekli, Gölgeleri avuçladım,
Ama ellerim kanadı,avuçlarımda çakıllar..!
Gecelerde yıldızlara uzandım,düştüm..
Uyandığımda ellerim hep boş.
...Seni bekledim, Seni sorguladım, Senle hemhal oldum,
Ey gerçek..! Batınında varlığını yaşadığim,
Sevidiğim sulet,ey Sen..!
Gerçeklikte ne zaman? Gecikme artık vuslat..!
Seni hissettim,yudumladım her dem.
Ne arkamda nede önümde Güneş,
Tepemde gerçeklik, gölgen bende..!
Ruhum sen.. Gölgen bende ey sen..!
Kase kase içtim, Kuruyan dudaklarda..yanan yürekte..
Hasret ey sen..! Ey gerçeklik..
Ey sen..Ey ben..Ey sevgili...!




Mahcubum Ya RAB!..
EFENDİMİZ (s.a.v.)in şefaatinden cümlemizi mahrum bırakmasın inşaAllah...

Rabbim!. Ya çektigim sıkıntılara göre bana güç ver; ya gücüm yettigi kadar sıkıntı. . . !




Copyright ©2011 KARDELEN™

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder